Marmara Evleri’ nin özelliklerini yansıtabilen kentlerimizin başında İstanbul gelir. İki büyük imparatorluğun merkezi olarak kültür birikimlerini kuşaktan kuşağa aktarabilen İstanbul, son otuz yıl içinde pek çok değerini yitirmiş olmasına karşın yine de çok az kalan örnekleriyle tarihi kimliğini sürdürmektedir.(İstanbul/Edirne)
Marmara ve Trakya
Bursa, Edirne ve İstanbul gibi Osmanlı Devleti’nin üç başkentinin yeraldığı Marmara Bölgesi, Türkiye’nin klasikleşmesi ortamını hazırlamıştır. Bu kentlerin içinde Bursa gelişim sürecindeki evrelerin en ağırlıklı bir noktasını oluşturmaktadır. Batı Trakya ve Balkanlardaki oluşuma örnek olan kent ise Edirne’dir. İstanbul, saraylardan kasırlara, yalılardan köşklere, ayrık evlerden bitişik evlere ve giderek Beyoğlu Yakası’ndaki ilk kargir apartmanlara kadar başkent olmanın sağladığı olanaklarla Türk evinin gelişimini doruğa ulaştıran çok önemli ve özel bir kenttir.
Bursa’ya yakınlığı nedeniyle Kütahya Evleri daha çok Marmara Evleri’nin özelliklerini taşımaktadır. Ahşap yapı strüktürü, bağdadi, sıva ve plan şemaları bakımından birbirine aşırı derecede benzeyen bu iki kent aynı yapı tarzının ortaya koyduğu benzerliklere rağmen detaylarında, yöresel çözümlerin getirdiği farklılıkları ortaya koyabilmektedir. Kütahya Evleri , Ege ve İç Anadolu sınırında bulunması nedeniyle kırsal kesimlerde İç Anadolu’ya , kentlerde ise Marmara Bölgesi Evlerine biraz daha yakındır.
İstanbul’un yakın çevresindeki yerleşmeler içinde Gebze ve İzmit evlerinin klasik üslup açısından önemli yerleri vardır. 17. ve 18. yy’dan kalma bu evler, son 20 yıl öncesine kadar ayakta kalmayı başarmış olmalarına rağmen bugün büyük bir bölümü yıkılmıştır. Bu evlerin arasında merkezi Orta Sofalı Konaklar bile bulunmaktaydı.
Marmara Bölgesi’nin tipik örneklerini veren Bursa kenti de son 20 yıl öncesine kadar 17. ve 18. yy. evlerini korumakta idi. Yeni imar faaliyetleri Bursa’ya büyük ölçüde zarar vermiştir. İstanbul’da varolmayan erken dönem Türk Evleri’ne Bursa’da rastlamak mümkündür. Özellikle dış sofalı/hayatlı tipler İstanbul’da çoktan varlığını yitirmiştir.
Marmara Bölgesi’nin batı kanadını oluşturan Tekirdağ ve Edirne büyük ve açık sofalı evler bakımından çok zengindir. Bugün artık bu iki kentte de Türk evinin klasik tipleri kalmamıştır. Açık sofalı örnekler tamamen tükenmiş, iç sofalılardan ancak son dönemlere ait bazı örnekler ayakta kalabilmiştir.
Bursa yakınlarındaki bir diğer yerleşme türleri kıyı kesimindeki köylerdir. Bu köylerde eskiden Rum azınlıklar yaşarlardı. Arsaları yetersiz olsa bile ev estetiğinden ödün vermeyen ustalar, Osmanlı yapı sanatını bu küçük köylerde de doruğa çıkarmayı başarmışlardır. (Zeytinbağ – Trilye/Bursa)
Bursa evleri
Bursa, Uludağ’ın eteklerindeki topografik yapısı, iklimi ve verimli topraklarıyla İ.Ö.7. yüzyıldan daha eskilere uzanan bir geçmişten, günümüze ulaşabilmiş bir kentsel yerleşmedir. Bursa tarihiyle ilgili en eski kalıntılar ise, ancak Bitinya, Roma ve Bizans dönemine tarihlendirilebilmektedir.
Bursa, verimli toprakları ve Uludağ eteklerindeki yoğun yeşil alanlarının yanı sıra hareketli topografyasıyla, kendine özgü siluet verebilmiş bir kenttir. Tepelere kurulan camiler ve aralarındaki yerleşme dokusu yeşille iç içedir. Bunu sağlayan arazinin yeraltı sularıdır. Evliya Çelebi bu verimli toprakların su sayesinde yeşili güçlü kıldığını “Velhasıl Bursa sudan ibarettir” sözleriyle anlatmaktadır.
Bursa’yı gerçek kimliğine ulaştıran Osmanlılar olmuştur. Selçuklu döneminin kültürel yoğunluğunun bu bölgelere varamamış olması ve Osmanlı uç beyliğinin kısa sürede devlet olarak Bursa’ya ulaşması bu yörelerde Türk kültürünün hızla yaygınlaşması sonucunda gelişmiştir. bu nedenle Anadolu Türk evinin en eski ve en özgün örneklerini son otuz yıl öncesine kadar Bursa’da bulmak mümkündü. bursa’da günümüze ulaşabilmiş evlerin büyük bir bölümü son dönemin orta ve dar gelirli ailelerine aittir. Bu nedenle küçük ve yalın örneklerdir. Çünkü varlıklı aileler son kırk yıl içinde evlerini yıkarak arsalarına imar planlarına göre apartmanlar yaptırmışlardır.
Fatih sultan Mehmet’in evi olarak bilinen Muradiye’deki evin 15. yüzyıldan çok 17.yüzyıla ait olduğu ileri sürülmektedir.
Bursa evleriyle ilgili örneklemeler için Y.Mimar Hüsrev Talya’nın verdiği bilgilere göre bir değerlendirme yapılacak olursa, 15. yüzyıla tarihlendirilebilen Somuncu Baba’nın kerpiç duvarlı eviyle Uftade Tekkesi bitişiğindeki 16. yüzyıl evi en eski Bursa evleridir. Muradiye’deki 17. yüzyıl eviyle birlikte üç örnek günümüze ulaşabilmiştir. İlk ikisinin önemli bir bölümü yıkılmış olduğundan o döneme ait kesin yargıya ulaşmak güçtür.
Bursa evlerinin büyük çoğunluğu 19. yüzyılın ikinci yarısıyla 20. yüzyıl başlarına tarihlendirilebilen yapılardır. 15. ve 16. yüzyıl evleri kerpiç olmasına rağmen sonları ahşap strüktürlü ve bağdadi sıvalı olmak üzere biçimlenmiştir. Asıl Bursa karakteri, ahşap malzemenin ağırlıklı olarka yapı bünyesine girmesiyle doğmuştur.
Diğer bölgelerde olduğu gibi Bursa evleri de çoğunlukla iki katlıdır. Üç katlı olan örneklere rastlanılmakta ise de sayıları azdır. En önemli kat her zaman evin en üst bölümüdür. Üç katlılarda ara kat kışlık olduğundan basık tavanlı ve küçük pencerelidir. Buradaki yaşam kışın olumsuz etkilerinden korunmak üzere geçicidir. Çünkü bahar ve yaz ayları hep en üst katta geçirilir.
19. yüzyıl öncesine kadar iklim koşullarının çok sert olmadığı kesimlerde dış sofalı evlerin Anadolu’da yayılmış olduğu kabul edilmektedir. Bursa evleri de 19. yüzyıl ortalarına kadar dış sofalı örneklerle gelişmiştir. Ancak pencere camlarının Anadolu’da da kullanılmaya başlanmasından sonra tamamen açık olan sofaların kapatılma eğilimi, soğuklardan korunabilmek amacıyla yaygınlaşmıştır.
En eski açık sofalı plan tiplerinde odaların sofadaki diziliş biçimlerine göre bir sınıflandırma yapılabilmektedir. I, L ve U biçiminde oluşan planlar içinde en çok kullanılan L planlarıdır. Bursa evlerinin açık sofalarının bir köşesinde çoğunlukla köşkler ve tahtlar bulunması, plan tipini L ye dönüştürmüştür. Oda sayılarının çoğalması evin yatayda büyümesini sağlamıştır. Bazen iki uçta köşe yapıldığından büyük evlerin planlanmasında U tipi tercih edilmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dış sofa iç sofaya dönüşmüş, özellikle Kamıyarık türü Bursa evlerinin alt katı kerpiç, kerpiç dolgulu ahşap, ya da taş duvarlarla inşa edilmiştir. Üst katları ise ahşap karkas ve sık olarak yanyana dizilmiş düşey dikmelerin eğimli olması, bazen motifler oluşturması, yapı estetiğine de farklı değer kazandırmıştır.
19. yüzyıldan sonra evlerin dış yüzleri tümüyle sıvandığından cephelerin karakteri oldukça değişmiştir. Buna rağmen yine de sınavın üzerine uygulanan boyaların renkleri Bursa evlerine daha değişik özellikler kazandırmıştır.
Bursa’da 18. yüzyılın ikinci yarısına kadar Türk evinin klasikleşmiş tipi ve üslubu egemen olmuştur. Daha sonra, barok üslubun etkileri İstanbul’dan Bursa’ya da sıçramıştır. Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi’nin sonuna kadar her tür gelişme, güçlü biçimde yansıma olanağı bulmuştur.
Bursa çevresinde topografik ve iklimsel özellikle birbirine benzemesine rağmen etnik çeşitliliğin ortaya koyduğu farklılıklar vardır. Ancak bu farklılıklar daha çok ev kullanımından kaynaklanan mekan örgütlenmesiyle ilgilidir. Etnik grupların üretim biçimi ve ilişkileri, sosyal yaşam içindeki gelenek ve görenekler, mekan kullanımını yakından ilgilendirmektedir.
Etnik farklılığın getirdiği mekan çözümleri için Bursa’nın çok yakınında ve doğusunda küçük bir Türkmen köyü olan Cumalıkızık ile yine aynı çevrede Bursa’nın batısında yer alan Zeytinbağ/Trilye kıyı köyü örneklemeye alınabilir.
Cumalıkızık köyü tarımsal üretime ve hayvancılığa dayalı bir köydür. Evler tarımsal alanlar küçülmemesi için birbirine çok yakın ve küçük bahçeli tutularak sık dokulu yerleşme oluşturulmuştur. Buna karşılık küçük de olsa bahçelerdeki ağaçlar evlerin yüksekliklerini aştığından ve bahçeler çeşitli yeşilliklerle bezenmiş olduğundan doğayla içiçedir. Cumalıkızık evleri, Bursa evlerinin temel özelliklerini taşımaktadır. Plan şemaları dış ve iç sofa olarak gelişmiş ancak Bursa evleri kadar ayrıntıları özen çözümlenmemiştir. Köy ve kent evlerindeki bu temel farklılık, gerçekte tüm bölgelerde kendini belli etmektedir.
Cumalıkızık köyünün tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlaması, alt katların ahır olarak düzenlenmesini zorunlu kılmıştır. Anadolu’nun çoğu köylerinde görülebilen bu çözüm hayvanları daha kolay besleyebilme ilkesinden kaynaklanmaktadır. Zeytinbağ ise, Rumlarla Türklerin birlikte yaşadığı, yaşayan grupların özelliklerinin evlerin tasarımına çok yönlü yansıdığı ilginç bir kıyı yerleşmesidir. Rumların başlıca geçim kaynakları ipekçilik ve balıkçılıktı. Zeytinbağ bugün Rumlarla bir zamanlar birlikte yaşamış ailelerin ikinci kuşak devamının yaşadığı küçük bir kasabadır. Artık ipekböcekçiliği yapılmamaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri ipek dokumacılığın devam etmeyişi ve pazarlama olanaklarının ortadan kalkmasıdır. Yoğun olarak zeytincilik yapılan yörede, Cumalıkızık’taki evlerin alt katlarındaki ahırların yerini zeytin depoları almıştır. İnsan yaşamına ayrılan üst katlara ise odalardan başka, ipek böcekçiliği yapılan dönemlerde kozalıklar ilave edilmiştir. Bu kozalıklar, ya odalardan birini bu işe ayırarak ya da yalnız bu amaç için ayrı bir mekan düzenlenerek oluşturulmuştur. Tasarımı açısından Bursa eviyle büyük bir benzerlik göstermesine karşılık, mekan örgütlenmesi ve işlevsel açıdan oldukça farklıdır.
Bursa ve çevresinde geleneksel yaşam biçiminin bazı uzantılarına halen rastlamak mümkündür. Bursa merkezindeki avlulu hanlar yine eskisi gibi işlev görmektedir. Eski mahallelerde aileler bahara doğru evlerini boyamakta, kapı önlerini süpürmektedir. Günlük ev işlerinin sona ermesiyle öğleden sonraları kapı önlerinde komşularla sohbet ederek geçirilmektedir. Baharlarda Uludağ yolu üzerinde ya da diğer mesire yerlerinde tatil günü geziler yapılmaktadır. Dini bayramlarda komşuluk ilişkileri artmakta büyüklerin elleri öpülmektedir.
Geleneksel yaşam biçiminin tümüyle devam etmesi, birçok koşulun değişmesi yüzünden artık olanak dışıdır. Kente göçlerle insanlar gelmekte, yerleşme sorunları doğmakta, bu nedenle yoğun yapılaşmaya açılan Bursa’nın yerleşim alanlarında tarihsel özelliklerle yüklü görkemli evler hızla tüketilmektedir.
Kaynak: Anadolu’da Ev ve İnsan
Emlak Bankası Yayınları
Prof. Dr. Metin SÖZEN
Prof. Dr.Cengiz ERUZUN